EBRÛ kelimesi Çağatayca bir kelime olup bize "ebre (hare gibi dalgalı ve damarlı kumaş, kağıt v.s., cüz ve defter kağıdı yapmak için kullanılan renkli kağıt)" kelimesinden geçmiştir. Ebrû bir Çağatay bölgesi olan Buhara'da doğmuş, İran'a uğramış, oradan da Anadolu'ya gelmiştir.
Kitre, denizkadayıfı, salep, boy tohumu, ayva çekirdeği v.b. gibi tamamen doğal maddeler kullanılarak yoğunluğu arttırılan bir sıvı üzerine içinde sığır ödü bulunan toprak boyaların yada suda çözülmeyen, yağ içermeyen boyaların -atkuyruğundan yada atın yelesinden ve herhangi bir bitkinin (kuş parmağının kalınlığında ve düz olması suretiyle) dalı kullanılarak-serpilmesi neticesinde elde edilen desenlerin sıvının üzerine kapatılan kağıda aktarılmasıyla gerçekleştirilen bir kağıt süsleme sanatıdır. Bu sanat ile uğraşan sanatçıya ise ebrûcu veya ebru sanatçısı denir.
Ebrû denilen renk renk mermer damarlı granit, hareli muhtelif desenli ve çiçekli kağıtlar, eskiden cilt ve defterlerin iç kapaklarını süslemek, hattatların levhalarında fon olarak kullanılmak üzere yapılırdı.
"Kağıda yapılan hare, budak ve dalga gibi çeşit çeşit süs" diye tanımlanırken Eski Eserler Ansiklopedisi'nde "kalemsiz, fırçasız, kağıt üzerine çiçek resmi yapmaktır" denilmektedir.
Kağıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri olan ebrûnunhangi tarihten beri yapıldığını söylemek mümkün değildir. Her ne kadar çok eski tarihli kitapların cilt kapaklarının içlerinde yan kağıdı olarak ebrû kullanılmış olsa da bunlar cildin kitabın yazım tarihinden daha sonra onarılması esnasında yaptırılmış olabileceğinden, ebrûnun yapılmaya başlandığı tarih hakkında pek fikir veremezler.
Bir ebrûnun yapım tarihinin kesin olarak söylenebilmesi için ancak ebrû üzerine tarih atılarak yapılmış olması delil olarak kabul edilebilir. Bu şekilde tarihlenen en eski ebrûlar arasında, Topkapı Sarayı'nda bulunan Arifi'nin 1539 tarihli "Guy-i Çevgan" adlı eserindeki ebrular, Heratlı Mir Ali'nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan aynı tarihli iki kıtasının bulunduğu ebrulardır.
Ebrûyu günümüze taşıyan kişi olarak Hafız Necmeddin Okyay'ı görmekteyiz. Necmeddin Efendi ebrûlarındaki arayışı geliştirmiş ve bugünki çiçekli ebrûyu uygulayan ilk ebrucu olmuştur. Bu sebeple de çiçekli ebrûlara "Necmeddin Ebrûsu" denilmektedir. Necmeddin Efendi'den sonra nöbeti yeğeni Mustafa Esad Düzgünman devralmıştır. Vefat ettiği 1990 yılına kadar hem ebrû yaparak, hem de öğrenciler yetiştirerek önemli hizmetlerde bulunmuştur bu sanata. Türk Ebrûsu M. Esad Düzgünman ile teknik ve kalite olarak zirveye ulaşmıştır.
Ebru yapımında boyanın dibe çökmesini önlemek ve yoğunluğu sağlamak için kullanılan kitre, su, boya, öd (sığır, kalkan balığı veya koyun ödü), neft yağı (terebentin) veya limon kabuğu esansı, kağıt, pek kullanılan bir malzeme olmasa da Arap zamkı, tekne, fırça, boya ezmek için kullanılan mermer veya camdan yapılmış deste-seng, deste-seng altlığı, kürek (spatula), boya kabı, tel çubuk (biz), tarak, masa, tekneden alınan ebrûnun kurutulmasını sağlayan kurutma çıtası kullanılan başlıca ve gerekli malzemelerdir.
Ebrû; battal, gel-git, şal, bülbül yuvası, taraklı, taraklı şal, hafif-ta'lik, neftli battal, hatip, çiçekli (necmeddin), yazılı, kumlu ve kılçıklı, zeref şanlı ve altınlı, akkaseli ebrû gibi çeşitlere ayrıştırılmıştır.
Boyaların sadece fırça yardımıyla kitre üzerine serpilmesiyle oluşturulan ve iğne ya da tarak gibi herhangi bir gereçle müdahale edilmeden yapılan mermer desenli ebrûlara BATTAL EBRÛ, Battal Ebrû yapıldıktan sonra kalınca bir bizle teknenin önce GEL-GİT EBRÛSU, zemin ebrûsu yapıldıktan sonra uygun kalınlıkla iğne ve bizlerle çiçek şekli verilerek yapılan ebrûlara ÇİÇEKLİ EBRÛ denilmektedir.
7 Aralık 2011
EBRU
Yazar: KABRİSTANBUL
Tarih: 7.12.11
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
EmoticonEmoticon