Kaside Der Vasf-ı İstanbul ve
Sitayiş-i Sadrazam İbrahim Paşa
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır,
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır.
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında,
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır.
Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl,
Bir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır.
Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ,
El-hak bu ne halet, bu ne hoş âb u hevâdır
Her bağçesi bir çemenistân-ı letâfet,
Her kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safâdır.
İnsaf değildir ânı dünyaya değişmek,
Gülzarların cennete teşbih hatadır.
Herkes irişür anda muradına ânınçün,
Dergahları melce-i erbab-ı recâdır.
Kala-yı meârif satılır sûklarında,
Bazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır.
Camilerinin her biri bir kûh-i tecellî,
Ebrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır.
Mescidlerinin her biri bir lücce-i envâr,
Kandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır.
Ser-çeşmeleri olmada insana revân-bahş,
Germ-âbeleri câna safâ, cisme şifâdır.
Hep halkının etvarı pesendîde-i makbul,
Derler ki biraz dilleri bî-mihr ü vefâdır.
Şimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın
Evsafı hele başka kitâb olsa sezâdır.
Nâmı gibi olmuşdur o hem sa’d hem âbâd,
İstanbul’a sermâye-i fahr olsa revâdır.
Kûh-sarları, bağları, kasrları hep
Güya ki bütün şevk ü tarab, zevk u safâdır.
İstanbul’un evsafını mümkün mi beyân hiç,
Maksûd heman sadr-ı kerem-kâra senâdır...
Nedim
EmoticonEmoticon